Forum
=> Daha kayıt olmadın mı?Forum - Bin yıllık korku geri mi dönüyor?
Burdasın: Forum => Genel Kültür => Bin yıllık korku geri mi dönüyor? |
|
forum09 (şimdiye kadar 65 posta) |
Bir dönem Avrupa nüfusunun yarısının ölümüne sebep olan “Kara Ölüm” Libya'da tekrar ortaya çıktı. 16 Haziran'da Libya yetkilileri tarafından Akdeniz kıyısındaki Tobruk'da on sekiz veba vakasının görüldüğü Dünya Sağlık Örgütü'ne bildirildi. Bir tanesinin ölümle sonlandığı açıklanan hastaların durumunun ve salgının boyutların ne olduğu henüz tam açıklık kazanmadı. Bu son yirmi yıl içinde Kuzey Afrika'da bildirilen ilk salgın olmakla birlikte, veba her yıl çoğunluğu tropikal ve subtropikal bölgelerde iki yüze yakın can almakta. Lenf bezlerini şişiren bubonik tip en yaygın görülen şekli ama akciğeri tutan ve kanda yayılan formları da bilinmekte. Aslında kemiricilerin hastalığı olan vebanın etkeni Yersinia pestis basili farelerin kanını emen pireler aracılığı ile insanlara da bulaşıp salgınlara sebep olabilmekte. Hepimizi etkileyebilecek bir domuz gribi salgınından korktuğumuz şu günlerde çağlar boyu insanlara en karanlık kabusları yaşatan vebanın adından tekrar bahsediliyor olması düşündürücü bir kara mizah içeriyor. Tarihi değiştiren, hasarlar yaratan vebaya sadece hastalık olarak tanımlamak tarihsel bir hata olur. Salgınların yarattığı kültürel, sosyolojik, ekonomik ve dinsel etkiler o kadar büyük olmuştur ki kimilerine göre insanlık tamamen veba salgını sonrası dönemde yeni bir yola girmiştir. Veba salgınları MÖ 10. yüzyıldan beri bilinmektedir. Yazılı tarihte yer alan en eski olaylardan biri de dönem tarihçilerinden Zaharya'nın naklettiği üzere Bizans salgınıdır. İmparator I. Justinyen'in hüküm sürdüğü M.S. 541 yılında Akdeniz sahilleri ve Orta Doğu'da başlayan büyük bir salgın Anadolu'ya oradan da İstanbul'a ulaşmıştır. Yine aynı dönem yazarlarından Asyalı Jean'a göre girdiği ülkelerdeki nüfusun büyük kısmını alıp götüren salgının, Anadolu'da ne kadar insan kaybına yol açtığını bilemiyoruz. Ancak Bizans'ın merkezi İstanbul'da günde 16.000 kişinin ölmesi, salgının buradaki boyutlarının da çok yüksek olduğunu göstermektedir. Devrin yazarlarının etraflı bir şekilde tasvir ettikleri bu büyük salgın, üç yıl gibi uzun bir süre devam etmiş ve daha sonra gücünü kaybetmiştir. “Tanrını bir gazabı” olarak nitelenen bu olay ve takip eden yüzyıl içinde çıkan yeni veba salgınları sonucu Bizans nüfusunun önemli bir bölümünü kaybetmiş, hastalıktan kaçanlar büyük göçlere ile yer değiştirmiş, tarım zayıflamış, ekonomi alt üst olmuş ve askeri güç zaafa uğramıştır. Batı Roma İmparatorluğu'nu ele geçirip tekrar Büyük Roma'yı canlandırmak üzere olan Bizans bunu başaramamış ve giderek küçülerek bir şehir devlete dönmüştür. Ve bunun sebeplerinin başında veba gelir. İnsanlık tarihinin en büyük felaketlerinden biri ise Asya'dan başlayıp 1348-50 yılları arasında Avrupa'yı kasıp kavuran salgın olmuştur. Hastalığın son döneminde vücuttaki kanamalar nedeni ile bedenin siyah rengi almasından dolayı “kara ölüm” adını alan vebanın yarattığı salgın o kadar büyük bir felakettir ki günümüz ölçülerinde bile ortaya çıkan tabloyu kabul etmek mümkün değildir. İki yılın sonunda ortaya çıkan insan kaybı I. Ve II. Dünya Savaşları'nda ölen askerlerin sayısının iki katından bile fazladır. Örneğin Fransa'da her iki kişiden biri dünyada ise 75 milyon insan salgın yüzünden yok olmuştur. O dönemde 450 milyon olan yeryüzü nüfusunun altıda biri yaşamını yitirmiştir. Günümüzdeki nüfusla orantılayacak olursak bu rakam 1.150.000.000 kişidir. Sebebinin bilinmediği çağlarda veba gibi salgın hastalıklar mistik görüşlerle açıklanmaya çalışılmış, önlenmeleri konusunda maddi manevi bazı yollara başvurularak salgının önüne geçmek için uğraşılmıştır. İlkel toplumlarda böyle hastalıklar kötü ruhların etkisine bağlanmış ve bu kötü ruhları ancak din adamlarının yatıştırabileceği düşünüldüğünden, şaman rahipler hekimlik görevini de yürütmüşlerdir. Düşünce tarzı zamanla Tanrı'nın salgınları günahkar insanları cezalandırmak için gönderildiği inancına dönüşmüştür. Bu anlayışın Ortaçağda bile etkisini kaybetmediği görülmektedir. Özellikle Sodom ve Gomore efsanesinden de destek alan inanış devamında günahkarların toplumdan temizlenmesinin diğerlerini kurtaracağı yanılgısını getirmiştir. Böylece hastalığın ve günahın kaynağı olduğu düşünülen on binlerce Yahudi suları zehirledikleri gerekçesi ile diri diri yakılmıştır. Kara ölümün yarattığı korku onun kıyamet işareti olarak kabulüne yol açmıştır. Dört kıyamet alametini temsil eden “mahşerin dört atlısından” biri olan soluk yeşil at, artık ölüm yerine veba olarak anılır olmuştur. Kültür de derinden etkilenmiş orta çağın bağnazlığı ve karanlığı artarken aksi bir şekilde halk arasında gününü yaşama felsefesi yayılmıştır. İlk roman kabul edilen Boccaccio'nun Decameron'u “kara ölümü” konu almaktadır. İslam Dünyası'nda da veba salgınları sırasında evlerde, camilerde, türbelerde bir çok dini törenler yapılmış, toplu dualara çıkılmış, kuran okunup, peygamberin vebayla ilgili hadisleri zikredilmiş, sadakalar dağıtılmıştır. Ancak bunların vebaya faydası olmamış, ve insanlar maddi çarelere yönelmişler, XIV. yüzyıldan itibaren karantina ve tecrit gibi usullere başvurulmuştur. Anadolu'da Haçlı seferlerinin akıbetini etkileyecek şiddette salgınlar seyrek değildir. Üç bin yıl boyunca dünyayı kasıp kavuran vebanın sebebi ancak 20. yüzyılın başında ortaya konabilmiş fare ve pirenin hastalığın bulaşmasındaki rolleri belirlenebilmiştir. Günümüzün modern sağlık ve hijyen uygulamaları ne yazık ki veba yada başka bir hastalığın salgın yapma riskini tamamen bertaraf edememektedir. Durmadan artan insan nüfusu, hızlı uluslar arası ulaşım, mikropların antibiyotiklere direnç kazanması, böceklerin böcek ilaçlarından etkilenmemesi, tıbbi aşırı güven ve eski hastalıkların yeni tür mikroplarla ortaya çıkması her an karşımıza yeni bir salgın çıkarabilir. Kuş yada domuz gribi hesaplanabilen tehlikelerdir; peki ya hesaplanamayanlar? __________________ ''HAYAT BUYSA ÜSTÜ KALSIN''.... |
Bütün konular: 938
Bütün postalar: 1511
Bütün kullanıcılar: 210
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse
